Netflix‘te yakın zamanda yayınlanan Babamın Kemanı filmine kısaca göz atalım istedim. Öncelikle filmi eleştirmeye başlamadan önce övmek istiyorum. Çünkü; ülkemize olan katkısını şahane bulduğumu belirtmeliyim. Ah Burak Aksak her böylesine güzel bir övgü dolu eleştiri yazısı yazacağımda altından sen çıkıyorsun. Şahane, ülkemize pozitif değer katacak çalışmalara devam.
BKM Ekibine Yılmaz Erdoğan‘a özellikle teşekkür etmek istiyorum. Nitekim Netflix gibi global anlamda ülkemizin reklamını yapabileceğimiz platformlarda böylesine güzel katkılar çok hoş. Yılmaz Erdoğan‘a bu yapım sonrası daha bir destekleyici olmaya karar verdim.
Film Ağır İlerledi
Film senaryosu itibariyle ağır bir akışta ilerledi. Nitekim konu aslında çok basitti ve bunu bir film uzunluğuna sığdırmak istemişler gibi duruyordu. 10 dakikalık bir konuyu aslında uzun mu uzun bir film yapmışlar. Bu da izleyicilerde maalesef kopmalara neden olabilir ve seyir zevkinden kırpabilir. Keşke “Flashback” ile 2 kardeşin beraber Beyoğlu’nda yağmur eşliğinde soğukta beraber keman çalmalarını izleseydik. Bir ileri bir geri ile bir kardeşliği izleyip, abinin fedakarlığını öğrendiği anda gerçek bir duygu patlamasını yaşatabilseydik.
Maalesef ve maalesef duygu verse de duyguda en üst zirveyi asla veremedi. Stephen King‘i bugün Stephen King yapan en önemli özelliklerden birisi bir duyguyu kırpmadan orasını burasını çekiştirmeden direk vermesi diyebilirim. Romanlarının isimlerini unuttum ama bir tanesinde hasta ablasının geceliğine bulaşan dışkıyla roman kahramanın içinde yaşadığı açıyı anlatmıştı. Bir başka romanında da yine kahramanın annesinin oğlunun gelecekte çok ciddi işler yapacak diye akl-i dengesini kaybetmesini yazmıştı. Yani; duygular netti ve birşeyleri yazarken asla çekinmezdi.
Mehmet, abisinin fedakarlığını öğrendiğinde “Abim” diye ağlama sahnesi ve Flashback ile Beyoğlu yağmurunda ıslanırken 2 kardeşin keman çalışını dinleyebilirdik.
Senaristler bu şekilde tercih etmemişler. Mehmet biraz daha duygularını belli etmek istemeyen biri soğuk ve kibirli. Fakat; izleyici başrol ile duygusal bağ kurma eğilimindedir. Eğer kendi ile benzeştiremezse izleyici olarak kalır ve 10 üzerinden 7 verir geçer. Güzel filmdi der. Neden? Çünkü; bir film olarak izlemiş ve başrol ile bağı kuramamıştır.
Başrolü duygusal bir çöküntü veya benzeşik bir duygusal durum ile izleyici ve başrol arasında bağ kurdurulabilir. Daha sonrasında izleyicinin bağ kurduğuna emin olduğumuz anda duyguyu patlatacaksın.
Bir yağmur yağacak, herkes ıslanacak.
Tahmin Edilebilitesi Çok Yüksekti
Beraber keman çalmadıkları 2. çeyrekte filmin sonunda beraber çalacaklarını tahmin etmiştim. Karmakarışık ne olduğu belli olmayan bir son olmuş. “5 dakikada beşiktaş” ile 1 müzik arasında küçük kızı mezarlıktan alıp gelmesi ise komik durmuş. Ben olsam Titanic sonu gibi abisinin sahnede olduğunu ve beraber keman çaldıklarını yazardım.
Müzikler biraz “La la land” müziklerini andırmış biraz da Mehmet’e Keman yakışmamış.
Filmin sonunda bir noktada İstanbul’un güzelliklerini gösterilmesi ise beni çok keyiflendirdi.
Burak Aksak, duygusallığı bir noktaya kadar sevdiğini çalışmalarından biliyorum. Fakat; filmin sonunda ortaya çıkarttığın duygu sayısı değil bir duyguda çıkabildiğin zirve önemlidir. Tek bir duyguda zirveye çıkmak için sadece 2 saat vaktin var.
Ne guzel yazmissiniz harfiyen aslinda yazdiklariniza katilmaktayim